9 Ekim’de Hamas ile İsrail, kalan tüm İsrailli tutsakların serbest bırakılması ve Gazze’nin İsrail tarafından kalıcı işgalini içeren bir “barış” anlaşması imzaladı. ABD Başkanı Trump’ın öncülüğünü yaptığı anlaşma, ABD ve Avrupa emperyalizminin tüm kesimleri ve Ortadoğu’daki milliyetçi rejimler tarafından istisnasız biçimde “barış”a doğru atılmış bir adım olarak kutlandı.
Financial Times anlaşmayı “Ortadoğu’da nadir görülen bir umut ışığı” olarak nitelendirerek, “Trump’ın bu felaketi sona erdirmek için gösterdiği çabayı alkışlamak gerekir,” diye yazdı. New York Times ise anlaşmayı “umut verici” olarak nitelendirdi. Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri (DSA) üyesi ve New York belediye başkan adayı Zohran Mamdani, anlaşmaya ilişkin yanılsamaları besleyerek, “Soykırım sona ererse, bunun övgüye değer bir şey olduğunu düşünüyorum,” dedi ve Trump’ın takdiri hak edeceğini belirtti.
Ortadoğu ve Asya’daki milliyetçi rejimler anlaşmaya ve onun mimarı Trump’a övgüler dizdi. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “bölgemizde kalıcı barış için bir fırsat penceresi açıldı,” diye ilan etti. Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Endonezya, Pakistan, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve Mısır dışişleri bakanlarının ortak açıklamasında, hükümetlerin “Başkan Donald J. Trump’ın liderliğini ve Gazze’deki savaşı sona erdirmek için gösterdiği samimi çabaları memnuniyetle karşıladıkları ve onun barışa giden yolu bulma becerisine güvendikleri” belirtildi.
Dünya Sosyalist Web Sitesi, soykırımcı bir savaş çığırtkanı ve diktatör adayı olan Trump’ın Ortadoğu’da “barış” aradığına dair saçma iddiaların aksine, anlaşmanın “Filistinlilerin haklarını çiğneyen ve enerji zengini Ortadoğu üzerinde Amerikan kontrolünü güçlendiren emperyalist bir himaye rejimi yarattığını” açıkladı.
Anlaşmanın imzalanmasından bu yana neredeyse iki hafta geçti ve bu değerlendirmenin doğruluğu artık yadsınamaz. “Barış” anlaşması, İsrail’in Gazze’nin büyük bir bölümünü kalıcı olarak işgal ve ilhak etmesine, buna ek olarak her gün yapılan toplu katliamlara ve halkın kasten aç bırakılmasına adeta resmiyet kazandırmıştır.
İsrail Gazze’yi işgal etmeyi sürdürüp Gazze halkını öldürmeye ve aç bırakmaya devam ederken “barış” sağlandığını öne süren bu saçma yalan, ABD ve dünya genelinde medyanın bir kez daha soykırımı haber yapmayı bırakmasına olanak sağladı.
“Ateşkes” anlaşmasının imzalanmasından bu yana İsrail, anlaşmayı 80’den fazla kez ihlal ederek 100’den fazla Filistinliyi öldürdü ve 230’dan fazlasını yaraladı. Şimdiye kadarki en kanlı gün olan pazar günü, İsrail ordusu onlarca ayrı saldırıda 45 Filistinliyi katletti.
Her gün 600 yardım kamyonunun Gazze’ye girmesine izin vereceğini vaat eden İsrail, bu sayının yarısına izin verdikten sonra, derinleşen kıtlık ortamında yardım dağıtımını tamamen durduracağını açıkladı.
“Barış” anlaşması ayrıca Gazze’nin büyük bir kısmını İsrail’in kontrolüne bırakarak, ABD-İsrail işgalini kalıcı hale getirmenin zeminini hazırladı.
Çarşamba günü ABD Başkan Yardımcısı JD Vance İsrail’e gitti ve ziyaretinin “yeni yeni yürüyen bir çocuğa göz kulak olmak gibi [ateşkesi] izlemekle ilgili olmadığını” söyledi. Yani, İsrail Filistinlileri öldürmeye devam etmek için ABD yönetiminden yeşil ışık almıştır.
Vance ayrıca “ateşkes”in ardındaki gerçek planı da açıkça ortaya koyarak, “IDF’nin [İsrail Savunma Kuvvetleri] kontrolündeki bölgede güvenlik sağlanabildiği sürece, yeni bir Gazze’nin inşasına başlanması konusunda şu anda değerlendirmeler yapılıyor,” dedi.
Diğer bir ifadeyle, Trump’ın açıkladığı “barış” anlaşması ile ABD/İsrail işgalindeki bir Gazze veya “Gazze Rivierası”nın inşası planları arasında hiçbir çelişki yoktur. Aksine, “barış” anlaşması İsrail’in Gazze işgalini kalıcı hale getirecek ve orada yaşayan halkın öldürülmesinin, aç bırakılmasının ve zorla yerinden edilmesinin koşullarını yaratacaktır.
Çarşamba günü Wall Street Journal’da yayımlanan “ABD’nin Gazze’yi İkiye Bölme Planı: Bir Bölge İsrail, Diğer Bölge Hamas Kontrolünde” başlıklı makale, İsrail’in Gazze işgalinin uzun vadeli bir ilhak projesinin temeli olduğunu ortaya koyuyor. Makale, Gazze’yi iki bölgeye ayırmayı ve yeniden inşa yardımlarının sadece “güvenli bölgeler” olarak nitelendirilen bölgelere gönderilmesini öngören ABD destekli bir planı özetliyor. Jared Kushner ve Başkan Yardımcısı JD Vance gazetecilere, amacın, İsrail’in askeri koruması altında “yeni bir Gazze” inşa etmek olduğunu söylediler.
Gerçekte bu plan, Gazze’nin kalıcı olarak bölünmesi ve işgal edilmesi için bir yol haritası niteliğindedir. Gazetenin açıkça belirttiği gibi, “İsrail zamanla Hamas’ın kontrolündeki topraklardan daha fazlasını ele geçirebilir.” Sözde “güvenli bölgeler”in genişletilmesi, öldürme, aç bırakma ve yerinden etme yoluyla kademeli ilhak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu teklif, Gazze’nin imhasını ve geriye kalan bölgenin İsrail ve Amerikan emperyalizminin çıkarlarına hizmet eden işgal altındaki askeri bir sömürgeye dönüştürülmesini planlamaktadır.
Anlaşma çerçevesinde, İsrail’in Gazze’nin bazı bölgelerini ilhakı, Gazze hükümetine yönelik açıkça sömürgeci bir düzenlemeyle birlikte yapılacak. Teklife göre, Gazze, “Donald J. Trump’ın başkanlığını üstleneceği” ve “[Birleşik Krallık] eski Başbakanı Tony Blair”in de dahil olduğu bir “Barış Kurulu” tarafından yönetilecek.
Bu düzenleme, uluslararası hukuku açıkça ihlal etmekte ve uluslararası alanda tanınan tüm halkların kendi kaderini tayin etme hakkını çiğnemektedir.
Gazze “barış” anlaşması, İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etme sürecini ilerletmesine de olanak sağlamıştır. Bu hafta, İsrailli milletvekilleri 24’e karşı 25 oyla, “İsrail Devleti’nin yasaları, yargı sistemi, idaresi ve egemenliği, Yahudiye ve Samarya’daki [Batı Şeria] tüm yerleşim bölgelerine uygulanacaktır,” diyen bir yasa tasarısını kabul ettiler.
Gazze anlaşmasının sahteliği, Gazze soykırımını durdurma ve emperyalist savaş ve yeni sömürgeciliğe karşı çıkma mücadelesi veren işçiler ve gençler için çok önemli dersler içermektedir. Tel Aviv, Washington veya Ortadoğu’daki başkentlerde bu suçu destekleyen veya mazur gösteren her hükümet ve siyasi eğilim, işçi sınıfının düşmanı olarak ifşa olmuştur. Onlar, Filistin’deki sömürgeci boyunduruğu kalıcılaştıran ve devam eden soykırıma meşruiyet kisvesi sağlayan bir anlaşmaya onay verdiler.
İki yıldır süren toplu katliamlar, ABD veya Avrupa siyaset kurumlarını soykırıma karşı çıkmaya zorlamak için yapılan tüm protestoların tamamen etkisiz olduğu göstermiştir.
Devam eden soykırımı durdurmanın tek yolu, sosyalist bir perspektif temelinde, savaşa karşı kitlesel bir işçi ve gençlik hareketi inşa etmekten geçmektedir.
Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin “barış” anlaşması üzerine yazdığı gibi:
Gelişmiş ülkelerde devrimci bir hareketin olmaması nedeniyle işçi sınıfının desteğinden mahrum kalmış olmaları, Filistinlilerin trajedisi olmuştur. Ortadoğu’da uzun süredir acı çeken kitlelerin demokratik ve sosyal haklarını kazanmalarının ve barış içinde bir arada yaşamanın gerçek temelini oluşturmak için tek yol, sürekli devrim perspektifi uğruna mücadele etmektir. Arap, Yahudi, İranlı, Türk ve Kürt işçiler, bölgedeki emperyalist egemenliğe karşı ve dünya sosyalist federasyonunun bir parçası olarak Ortadoğu Birleşik Sosyalist Devletleri’nin kurulması için ortak bir mücadelede birleşmelidir. Bu mücadeledeki müttefikleri, emperyalizm yanlısı ve yozlaşmış Siyonist ve Arap egemen sınıfları değil, Kuzey Amerika ve Avrupa’nın emperyalist merkezlerindeki işçi sınıfıdır.
Bu ittifakı, soykırımın, emperyalist savaşın ve her türden sömürgeci baskı biçiminin ana nedeni olan kapitalizmi sona erdirebilecek, uluslararası işçi sınıfının bağımsız bir siyasi ve endüstriyel hareketi haline getirmek, ancak Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi ve onun günlük yayın organı Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin savunduğu devrimci sosyalist program temelinde mümkündür.
Şimdi önümüzde duran görev, milyonlarca insanın öfkesini, soykırım ve savaş üreten bu sistemi sona erdirmek için bilinçli ve örgütlü bir mücadeleye dönüştürmektir. Sosyalist Eşitlik Partisi ve Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, her ülkedeki işçileri ve gençleri bu mücadeleye katılmaya, DEUK’un şubelerini inşa etmeye, ulusal ve dini sınırların ötesinde birleşmeye ve dünyanın sosyalist temelde yeniden düzenlenmesi için mücadele etmeye çağırıyor.
