İsrail, Gazze’de soykırımı tırmandırıyor ve savunmasız halka karşı her gün ölümcül saldırılar düzenliyor. Netanyahu hükümeti, emperyalist güçlerin tam desteğiyle, Filistin halkını aç bırakma, terörize etme ve yok etme çabalarını hızlandırırken, korkunç vahşetler birbirini takip ediyor.
Pazar günü, en az 115 Filistinli katledildi. Bunlardan 92’si insani yardım arayan kalabalığı hedef alan iki ayrı katliamda öldürüldü. Euro-Med İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu katliamlardan birinde, Kuzey Gazze’de 67 kişinin öldürüldüğünü bildirdi. Örgüt, “İşgal ordusu sivillere ellerini kaldırarak yardım kamyonlarına yaklaşmalarını emretti -bu açık bir şekilde teslim olma işaretidir- ve ardından hiçbir provokasyon olmaksızın onlara ateş açtı,” dedi.
Sözde “ateşkes” görüşmeleri sürerken, katliamlar durmak bilmiyor. Son 10 gün içinde meydana gelen bazı olaylar şunlar:
- 10 Temmuz’da, Project HOPE’un Deyr El Balah’daki sağlık kliniğinin dışındaki sivil bir bölgeye düzenlenen İsrail saldırısında, dokuz çocuk ve dört kadın dahil 15 kişi öldürüldü, 30 kişi yaralandı.
- 11 Temmuz’da, İsrail’in Gazze’deki tek Katolik kilisesine düzenlediği hava saldırısında 3 kişi öldü, çok sayıda kişi yaralandı.
- 11 Temmuz’da, Refah’ın kuzeybatısındaki bir gıda dağıtım noktası yakınında 10 Filistinli öldürüldü, 60 kişi yaralandı; ertesi gün, Kızıl Haç Saha Hastanesi’ne kaldırılan 132 yaralıdan 31’i yaralarından dolayı hayatını kaybetti.
- 10-13 Temmuz tarihleri arasında, ayrı ayrı İsrail saldırılarında en az dört gazeteci öldürüldü; bunlardan biri evini kontrol ederken, diğeri ise hamile eşi ve üç çocuğuyla birlikte yerinden edilmiş kişilerin kaldığı bir çadırda hedef alındı.
- 14 Temmuz’da, Tel El Hawa’da yerinden edilmiş kişilerin barındığı bir konut binasına düzenlenen İsrail saldırısında çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 12 Filistinli öldürüldü, 30 kişi yaralandı.
- 16 Temmuz’da, Han Yunus’un güneyindeki askeri yardım dağıtım merkezinde 21 kişi öldürüldü; bunlardan 15’i nefes alamama sonucu boğulma ve izdiham nedeniyle hayatını kaybetti.
İsrail ve ABD, “Gazze İnsani Yardım Vakfı” (GHF) adında bir kuruluş oluşturmuş durumda. Bu kuruluş, gerçekte ölüm tarlaları olan “yardım koridorları” inşa etti. Bu koridorlar, İsrail’in insansız hava araçları ve keskin nişancıları tarafından izlenen ve hedef alınan, bilinçli olarak oluşturulmuş tuzak bölgelerdir. Mayıs sonundan bu yana bu bölgelerde yaklaşık 1.000 kişi yardım ararken öldürüldü ve 6.000’den fazla kişi yaralandı.
Yardım arayanların katledilmesi, kasıtlı aç bırakma politikasıyla doğrudan bağlantılıdır. Gazze Sağlık Bakanlığı, 24 saat içinde 18 kişinin açlıktan öldüğünü bildirdi. Bu, İsrail’in gıda, su ve elektriği neredeyse tamamen kesmesi nedeniyle açlığın keskin bir şekilde arttığını göstermektedir.
Hafta sonu İsrail, Gazze’nin merkezinde yeni bir kara harekâtı başlattığını duyurdu ve yeni tahliye emirleri yayımladı. İsrail hükümeti, Gazze halkını Refah’ın yıkıntıları üzerine kurulmuş devasa bir toplama kampına zorla yerleştirerek, onların nihai olarak diğer ülkelere sürülmesi için hazırlık yapıyor.
İsrail devleti bir suç örgütüdür; dünya çapında işçiler ve gençler tarafından da giderek artan oranda bu şekilde görülmektedir. Soykırım, Siyonizmin gerici mantığının doruk noktasıdır. Filistin halkını yerinden ederek dini bir devlet kurma fikrine dayanan Siyonizm, son aşamasına ulaşmıştır: “Filistin sorununa nihai çözüm.”
Gazze soykırımı, küresel çapta büyük bir muhalefet dalgasına yol açtı. Bugüne kadar geçen 21 ayda milyonlarca insan kitlesel protestolara katıldı. Ancak bu gösteriler, derin ve meşru bir ahlaki öfkeyi ifade etmelerine rağmen, net bir siyasi perspektiften yoksun kaldı. Artık bazı kritik sonuçların çıkarılması gerekiyor.
İlk olarak, soykırıma karşı mücadele emperyalizme karşı mücadeleden ayrı düşünülemez. Gazze’deki soykırım tek başına anlaşılamaz. Bu, genişleyen küresel emperyalist savaşın ve sonu gelmeyen kırmızı çizgi ihlallerinin bir parçasıdır.
Ortadoğu’da, ABD ve İsrail haziran ayında İran’ı bombalarken, İsrail geçen hafta Suriye’ye yeni füze saldırıları düzenledi. Yine geçen hafta, Trump yönetimi Ukrayna’ya büyük çaplı silah sevkiyatlarını yeniden başlatacağını duyurdu ve böylece ABD-NATO’nun Rusya’ya karşı üç yıldır süren savaşı daha da derinleştirildi. Pasifik’te ise ABD, Avustralya ve 17 başka ülkeden yaklaşık 40.000 asker, Çin’e karşı bir savaş provası olarak, Avustralya kıtasında şimdiye kadarki en büyük ortak askeri tatbikatı başlattı.
Irak, Yugoslavya ve başka ülkelere karşı etnik temizlik veya kitle imha silahları gibi yalan yanlış iddialar temelinde savaşlar başlatmış olan emperyalist güçler, şimdi İsrail’in Gazze’de açıkça soykırım ve etnik temizlik yapmasına tam destek veriyorlar.
Emperyalistler her savaş suçunu meşrulaştırıyorlar; çünkü bunlar, gelecekte nükleer silahların kullanımını da kapsayan daha büyük suçlar için emsal teşkil ediyor. Soykırımı destekliyorlar çünkü bu, küresel savaş planlarının daha kapsamlı bir parçası olan Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme stratejilerinin merkezinde yer alıyor. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in geçen ay İran’ın bombalanmasıyla ilgili olarak açıkça itiraf ettiği gibi, İsrail onların “kirli işlerini” yapıyor.
İkincisi, emperyalizme karşı mücadele, toplumdaki büyük devrimci güç olan işçi sınıfına dayanmalıdır. Emperyalist güçler tarafından yürütülen küresel savaş, her ülkede işçi sınıfına karşı yürütülen savaşla ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır. Aynı hükümetler, kendi ülkelerindeki işçilerin sosyal haklarına ve yaşam standartlarına şiddetli bir saldırı yürütüyorlar; ücretleri düşürüyor, kamu hizmetlerini kısıyor, sosyal programları ortadan kaldırıyor ve dalga dalga işten çıkarmalar ve kemer sıkma önlemleri uyguluyorlar.
Bu toplumsal karşıdevrim şimdi yeni bir aşamaya girmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nde Trump yönetimi, kamusal eğitimi ortadan kaldırmak ve Medicare, Medicaid ve Sosyal Güvenlik’ten geriye kalanları yok etmek için sistematik olarak harekete geçiyor. Her büyük kapitalist güç benzer bir yol izlemekte ve sistemin derinleşen krizine, militarizmin ve ekonomik çöküşün tüm yükünü işçi sınıfının sırtına yükleyerek yanıt vermektedir.
Soykırımı ve onun bir parçası olduğu daha geniş çaplı savaşı sona erdirmenin tek yolu, her ülkede sınıf mücadelesinin kitlesel olarak genişletilmesidir. Savaşa karşı mücadelenin, kendi egemen sınıfına karşı bir savaş olması gerektiği, Marksizmin temel öncüllerinden biridir. Eşi görülmemiş düzeyde toplumsal eşitsizliğin hüküm sürdüğü bir ortamda, milyonlarca işçi mücadeleye girmeye ve korporatist, milliyetçi ve savaş yanlısı sendika bürokrasilerinin kontrolünden kurtulmaya çalışıyor.
Üçüncüsü, savaşa karşı mücadele, kapitalizme karşı ve sosyalizm için uluslararası bir hareket olarak geliştirilmelidir. Gazze’deki soykırım, tüm insani ihtiyaçları mali oligarşinin kâr çıkarlarına tabi kılan küresel sistemin bir ürünüdür.
Yeni bir stratejiye, Gazze’deki soykırıma karşı mücadeleyi uluslararası işçi sınıfının üretimden gelen gücüne ve siyasi seferberliğine dayandıran bir stratejiye ihtiyaç var. Dünyanın dört bir yanındaki işçiler, Gazze’deki toplu katliamı destekleyen aynı egemen sınıfa karşı mücadeleye çekilmektedir.
Dünya Sosyalist Web Sitesi, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi ve ona bağlı Sosyalist Eşitlik Partileri, uluslararası sosyalizme dayalı yeni bir savaş karşıtı hareketin kurulması çağrısında bulunuyor. Bu hareket, kapitalizm karşıtı ve sosyalist olmalı, mali sermayenin diktatörlüğünü ortadan kaldırmak ve savaşın temel nedeni olan kâr sistemine son vermek için mücadele etmelidir. Bu hareket, tüm kapitalist partilerden ve onların siyasi temsilcilerinden tamamen bağımsız olmalıdır.
Ve bu hareket, emperyalist sisteme son vermek için bütün ülkelerdeki işçileri ortak bir mücadelede birleştiren uluslararası bir hareket olmalıdır. Bu programla hemfikir olan tüm işçileri ve gençleri bu mücadeleye katılmaya çağırıyoruz.