Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri (DSA) üyesi Zohran Mamdani’nin New York Belediye Başkanlığı için yapılan Demokratik Parti ön seçimlerini kazanması, ulusal ve uluslararası sonuçları olan derin siyasi öneme sahip bir olaydır.
Bankaların, emlak şirketlerinin ve medya holdinglerinin muazzam bir güce sahip olduğu dünya kapitalizminin finans merkezinde, Demokratik Parti müesses nizamı büyük bir yenilgiye uğradı. Wall Street ve şirket medyası tarafından desteklenen eski New York Valisi Andrew Cuomo, seçmenler tarafından kesin olarak reddedildi. Bir dizi yüksek profilli destek ve büyük kampanya katkıları kampanyasını kurtaramamakla kalmadı, başarısızlığını da körükledi.
İşçiler ve gençler, seçimlerin neyi gösterip göstermediğini ve hangi siyasi sonuçların çıkarılması gerektiğini net bir şekilde anlamalıdır.
Seçimler Amerikan siyasetine ilişkin bir dizi efsaneyi yerle bir etmiştir. Bunların başında, sosyalizmin “zehir gibi” olduğu miti vardır. Oysa Mamdani kendisini açıkça “demokratik sosyalist” olarak tanımladı. Mamdani’nin, artan konut maliyetleri, çocuk bakımı ve diğer sosyal sorunlarla ilgili reform önerileri, dünyanın en pahalı şehirlerinden birinde işçilerin ve gençlerin yanı sıra orta sınıf katmanların da ilgisini çekmiştir.
İkinci olarak, İsrail’in Gazze’deki soykırımını eleştirmenin antisemitizm anlamına geldiği iddiası var. Fakat Cuomo’nun Mamdani’ye yönelik antisemitizm suçlamalarına odaklanan ve milyarderlerce desteklenen karalama kampanyası geri tepti. Mamdani New York’un 1,2 milyon Yahudi sakini arasından on binlerce oy aldı. Halkın savaşa ve -Mamdani’nin açıkça söylediği üzere- soykırıma yönelik muhalefeti, onun seçim zaferinde önemli bir faktör oldu.
Üçüncüsü, Mamdani’nin zaferi, Trump’ın 2024’te yeniden seçilmesinin Amerikan nüfusunun sağa doğru kayışına işaret ettiği yönündeki medya anlatısını çürütmektedir. Mamdani’nin kampanyası Trump yönetimine karşı artan halk muhalefetinden yararlandı; o, Cuomo’nun Trump’ı finanse eden aynı milyarderler tarafından desteklendiğine işaret etti. Oylamadan sadece on gün önce, Trump’ın diktatörlüğüne karşı Amerikan tarihinin en büyük hükümet karşıtı protestoları düzenlendi ve Mamdani, Trump’ın göçmenlere yönelik saldırılarına direnmeyi taahhüt etti.
Dördüncüsü, büyük halk kitlelerini harekete geçiren temel sorunlar, Demokratik Parti ve ona bağlı medya kuruluşları tarafından durmaksızın öne çıkarılan ırk ve toplumsal cinsiyet politikalarına değil, sınıf meselelerine odaklanmaktadır.
Mamdani’ye verilen oyları harekete geçiren duygular, halk kitlelerini tüm siyasi düzenle çatışma içine sokmaktadır. Egemen sınıfı dehşete düşüren şey, Mamdani’nin Demokratik Parti çerçevesinde geliştirdiği nispeten yumuşak programı değil, onun zaferinin sosyalizmin Amerika’da kitlesel destek kazanabileceğini ve bunun çok daha radikal bir biçimde olabileceğini göstermesidir.
Faşist Trump yönetimi, bu gelişmeye, tahmin edilebileceği üzere histerik suçlamalarla karşılık verdi. Çarşamba günü sosyal medyada yaptığı bir paylaşımda Trump, “%100 Komünist bir Deli olan Zohran Mamdani, Demokratların ön seçimini kazandı ve Belediye Başkanı olma yolunda ilerliyor,” dedi. Trump, yönetici elitin vahşetini ve sosyalizm korkusunu en çıplak ve aşağılık biçimde dile getirmektedir.
Mamdani’nin kampanyasına şiddetle karşı çıkan Demokratik Parti’nin ileri gelenleri ise iltifat ve tehdit karışımı bir tepki veriyorlar. Senato Azınlık Lideri Chuck Schumer, Temsilciler Meclisi Azınlık Lideri Hakeem Jeffries ve New York Valisi Kathy Hochul, Mamdani’yi Çarşamba günü kazandığı zaferden dolayı kutladı ve Schumer, Mamdani’nin “etkileyici kampanyasını” övdü.
Onu bir boa yılanının kurbanını sıktığı gibi kucakladılar. Gerçekten de bu ön seçim, Jeffries’in de aralarında bulunduğu Temsilciler Meclisi’ndeki Demokratların, Trump’ın İran’a yönelik suç teşkil eden ve anayasaya aykırı askeri saldırganlığına ilişkin azil önergesini reddetmek üzere oy kullanarak Trump’a karşı gelişen kitlesel muhalefete düşmanlıklarını gösterdikleri gün yapıldı.
Demokratik Parti’nin tedirginliği en açık şekilde eski Hazine Bakanı ve Harvard Başkanı Larry Summers’ın, “‘intifadayı küreselleştirin’ sloganını reddedemeyen ve Troçkici [“Trotskyite”] ekonomi politikalarını savunan” bir adayın “resmi olarak seçilmesini” kınayan yorumlarında ifade edildi. Summers, Mamdani’nin “bir Amerikan ideali olarak piyasa ekonomisine” bağlı olanlara güven vermek için “gelişmesi” gerektiğini buyurdu.
Summers’ın “piyasa ekonomisi” ile kastettiği elbette mali oligarşinin tartışmasız diktatörlüğüdür.
Mamdani bu baskılara direnecek olursa, Demokratik Parti onun kampanyasını sabote etmekten ve genel seçimleri Eric Adams’a ya da Wall Street’in başka bir uyumlu temsilcisine bırakmaya çalışmaktan çekinmeyecektir.
Bu koşullar altında en tehlikeli yanılsama Demokratik Parti’nin bir işçi sınıfı partisine dönüştürülebileceği olacaktır. Mamdani Salı gecesi yaptığı konuşmada kampanyasının “Demokratik Parti için bir model” olduğunu ve “emekçiler için asla pişmanlık duymadan mücadele ettiğimiz bir parti” olduğunu ilan ederek bu görüşü ileri sürmüştür.
DSA ile bağlantılı Jacobin dergisi, Mamdani’nin kazanmasıyla ilgili baş makalesinde, “Bu yarış, Demokratik Parti içindeki güçler dengesini altüst ederek ve Sol için yeni bir olasılıklar dönemine işaret ederek ulusal siyaseti yeniden şekillendirme potansiyeline sahiptir,” diye yazdı. DSA her şeyden önce Demokratik Parti’nin siyasi hakimiyetini sürdürmeyi ve böylece muhalefeti boğmayı amaçlamaktadır.
Aslında, DSA’nın üyesi olan Alexandria Ocasio-Cortez veya Bernie Sanders gibi figürler -her ikisi de Mamdani’yi nispeten geç bir zamanda, anketlerde yükselmeye başlarken desteklediler- Amerikan siyasetinin şiddetli bir şekilde sağa kaymasını kolaylaştırmada kritik bir rol oynadılar.
Sanders 2016 ve 2020’de “siyasi devrim”ini Hillary Clinton ve Joe Biden’ın arkasına yönlendirdi ve 2024’te Kamala Harris’i destekledi. Hem Sanders hem de Ocasio-Cortez, Gazze’deki soykırım ve ABD-NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaşı boyunca Biden’ın baş savunucuları olarak görev yaptılar. Bu şekilde, Demokratik Parti’ye yönelik derin düşmanlıktan yararlanan Trump’ın yeniden seçilmesinin önünü açmaya yardımcı oldular.
Mamdani’nin zaferine verdiği yanıtta Sanders da aynı çizgiyi destekliyor. Guardian’da “Demokratlar Zohran Mamdani’nin zaferinden ders çıkaracak mı?” diye soran Sanders, Demokratik Parti liderliğinin rotasını değiştirmesinin pek olası olmadığı görüşünü dile getirirken, “Demokratik Parti’nin geleceği mevcut liderliği tarafından belirlenmeyecek. Buna bu ülkenin işçi sınıfı karar verecek,” diye ilan etti.
Troçki’nin de belirttiği gibi, bu mantıkla yağmur duasına da çıkılabilir. Oysa Demokratik Parti, Cumhuriyetçi Parti’den farklı değildir. Devlet gibi partiler de sınıf çıkarlarını temsil ederler. Demokratik Parti Wall Street’in, ordu-istihbarat teşkilatlarının ve üst orta sınıfın ayrıcalıklı kesimlerinin partisidir. “Toplumsal hareketlerin mezarlığı”dır. “İşçi sınıfı tarafından karar verilmesi” gereken şey Demokratik Parti’nin geleceği değil, ondan ve kapitalist siyasetin tüm yapısından kopma zorunluluğudur.
New York seçimleri, gerçek bir sosyalist hareketin gelişmesi için muazzam olanaklar olduğunu göstermektedir. Koşullar böyle bir gelişme için olgunlaşmış, hatta fazla olgunlaşmıştır.
Bu durum, Mamdani’ye destek verenlerin ve hatta bizzat Mandani’nin yüzleşmek zorunda kalacağı temel siyasi meselelerin doğru bir şekilde anlaşılmasını daha da elzem kılmaktadır.
İşçi sınıfının karşı karşıya olduğu büyük toplumsal sorunlar -emperyalist savaş, diktatörlük, faşizm ve eşi görülmemiş düzeydeki eşitsizlik- mevcut siyasi yapı içerisinde çözüme kavuşturulamaz. Demokratik Parti içinde bırakın sosyalist politikayı, ilerici bir politika yürütmek bile kesinlikle mümkün değildir.
Sosyalizm bir kampanya sloganı ya da reformist öneriler dizisi değildir. Mamdani tarafından ileri sürülen sınırlı sosyal reformlar bile kapitalist egemen sınıfın servetine ve iktidarına cepheden bir saldırı olmadan elde edilemez. Egemen sınıf faşizme, diktatörlüğe ve dünya savaşına doğru gitmektedir. Toplum üzerindeki gücü ancak servetinin kamulaştırılması ve bu servetin dayandığı devasa şirketlerin kamu işletmelerine dönüştürülmesi yoluyla kırılabilir.
Uluslararası alanda işçiler, reform vaat eden ancak kapitalist toplumun temellerine dokunmayan hareketlerin sonuçları konusunda zengin bir deneyime sahiptir: Yunanistan’da Syriza, Britanya’da Corbynizm, Almanya’da Sol Parti ve diğerleri. Sonuç kaçınılmaz olarak siyasi bir ihanet ve sağın güçlenmesidir.
Sosyalist bir programın hayata geçirilmesi, işçi sınıfının bağımsız bir toplumsal ve siyasi güç olarak müdahalesini gerektirir. New York ön seçimleri; işçiler, gençler ve orta sınıf kesimler arasında büyük bir toplumsal ve siyasi muhalefetin ortaya çıkışını ifade eden bir dizi olayla ilişkili daha geniş bir sürecin parçasıdır.
Sosyalist Eşitlik Partisi, hem Amerika Birleşik Devletleri’nde hem de uluslararası alanda işçi sınıfı içindeki baskın eğilimin siyasi radikalleşme ve kapitalizme muhalefet yönünde olduğunda ısrar etmiştir. New York belediye başkanlığı seçimleri bu değerlendirmenin bir teyididir. Bununla birlikte, belirtiyi gerçekleşme ile karıştırmıyoruz. SEP, Mamdani’nin zaferinin önemini kabul etmekle beraber, kendi siyasi programını Mamdani’nin seçim başarısının devletin doğasında, Demokratik Parti’nin sınıfsal karakterinde ve Amerikan kapitalizminin vahşi ve baskıcı niteliğinde bir değişikliğe yol açacağı yanılsamasına uyarlamamaktadır.
Savaşın, baskının, eşitsizliğin ve diktatörlüğe doğru açık bir dönüşün körüklediği büyüyen bir direniş havası var. Ancak işçi sınıfının siyasi olarak bağımsız hareketini örgütlü, bilinçli bir güç olarak geliştirmeye yönelik büyük görevin ileriye taşınması gerekiyor. Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP), Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler (IYSSE) ve Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı’nın perspektifi budur. Wall Street’in surları seçim hitabetinin basıncı altında yıkılmayacaktır.