Perspektif

Trump’ın diktatörlüğüne karşı işçi sınıfını harekete geçirelim!

Protestocular Detroit Sanat Enstitüsü önünde toplanıyor, 5 Nisan 2025. [Photo: WSWS]

Bu bildiri, 14 Haziran Cumartesi günü ABDde yapılacak gösterilerde dağıtılacak. WSWS, 15 Haziran’da, “Trump’ın darbesi ve onu nasıl durdurabiliriz?“ başlıklı bir çevrimiçi olağanüstü toplantı düzenliyor. Tüm okurlarımızı kayıt yaptırmaya ve toplantıya katılmaya çağırıyoruz.

14 Haziran Cumartesi günü, ABD genelinde 2.000’den fazla yerde protestolar düzenlenecek. Bir haftadır devam eden gösterilerin ardından, emekçi kitleler ve gençler Trump’ın göçmenlere yönelik saldırılarına ve başkanlık diktatörlüğü kurma hamlelerine karşı ülkenin dört bir yanındaki şehirlerde sokaklara dökülüyor.

Gösterilere katılan herkes, hafızalarda emsali olmayan, sadece İç Savaş ile kıyaslanabilecek bir krizle karşı karşıya olduklarını anlamalıdır. O zaman köleliğe karşı bir ölüm kalım mücadelesi verilmişti; bugün ise kapitalizme karşı bir ölüm kalım mücadelesi veriliyor.

Protestolarla aynı gün, Los Angeles’ta askeri sevkiyatın arttığı bir haftanın ardından Washington D.C.’de büyük bir askeri geçit töreni düzenleniyor. Görünüşte ABD Ordusu’nun kuruluşunun 250. yıldönümü münasebetiyle düzenlenen geçit töreninin asıl amacı, 79. doğum gününde Trump’a saygı duruşunda bulunmak ve ordu üzerindeki tartışılmaz şahsi kontrolünü göstermektir.

Geçit töreni, Trump’ın, silahlı kuvvetlerin ve polisin kendi komutası altında hareket ettiğine dair tüm muhaliflerine bir uyarısı niteliğindedir. Anayasal denge ve denetleme yapısı rafa kaldırılıyor. Onun yerine Trump, kararnamelere dayalı bir başkanlık yönetimi kuruyor. Bu, acil durum emirleri, askeri güç ve faşizan şiddet yoluyla uygulamaya konuyor.

Perşembe günü Kaliforniya Senatörü Alex Padilla’ya yapılan saldırı da bu siyasi ve fiziksel sindirme harekâtının bir parçasıdır. Padilla, İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem’e soru sorarken şiddet kullanılarak gözaltına alındı.

Salı günü Trump, Fort Bragg’da muhalifleri ve protestocuları “hayvanlar” ve ezilmesi gereken “düşmanlar” olmakla suçladığı bir nutuk atmıştı. Noem, Padilla’nın kovulduğu aynı basın toplantısında ordunun “şehri sosyalistlerden kurtarmak” için Los Angeles’ta kalacağını ilan etti. Bu Nazilerin dilidir. Hitler iktidara geldiğinde o da bunun sosyalizmin sonu olduğunu ilan etmişti.

Trump’ın tüm eylemleri bariz ve pervasız bir şekilde yasa dışıdır. Perşembe günü Kaliforniya’daki bir federal yargıç, Ulusal Muhafızların Los Angeles’a konuşlandırılmasını engelleyen bir karar verdi ve şöyle yazdı: “[Trump’ın] eylemleri yasa dışıdır - hem yasal yetkisinin kapsamını aşmakta hem de Birleşik Devletler Anayasası’nın Onuncu Değişikliğini ihlal etmektedir.” Perşembe gecesi, bir temyiz mahkemesi 17 Haziran’da yapılacak duruşmaya kadar bu kararı geçici olarak durdurdu.

Hiç kimse bu tür kararların, aleyhlerine olsa bile, mahkeme kararlarını zaten ihlal etmiş olan yönetimi durduracağı yanılsamasına kapılmamalıdır. Hafta başında Trump’ın faşizan savunma bakanı Pete Hegseth, Beyaz Saray’ın aleyhindeki bir yargı kararına uyacağını söylemeyi defalarca reddetti.

Harekete geçirilen şey, hem yurt içinde hem de yurt dışında büyük bir şiddet tırmanışıdır. Trump’ın askeri geçit töreninin arifesinde İsrail İran’a karşı yüzlerce askeri saldırı düzenledi. Gazze’deki soykırım şimdi tüm Ortadoğu’da geniş çaplı bir savaşa dönüşüyor.

Cumartesi günü protesto gösterileri düzenleyenler için kritik perspektif soruları gündeme gelmektedir: Bu nasıl durdurulacak? Trumpın darbesi nasıl yenilgiye uğratılabilir?

Geçtiğimiz hafta yaşananlar bir şeyi kesinlikle netleştirmiştir: Demokratik Parti tarafından kayda değer bir muhalefet örgütlenmeyecek. Trump şiddet ve iç savaş diliyle konuşurken, Demokratlar buna mahkemeler ve gözyaşı dolu yakarışlarla karşılık veriyor.

Demokratlar Trump’ın “aşırılıklarına” yönelik cılız eleştiriler getirirken, onun söylemini yinelediler ve muhalefetin bastırılmasına yardımcı oldular. Kaliforniya Valisi Gavin Newsom Los Angeles’taki toplu tutuklamalara nezaret etmek üzere 800 eyalet polisini görevlendirirken, Belediye Başkanı Karen Bass da protestoları bastırmak üzere LAPD’yi harekete geçirdi. Mesaj açık: “Bırakın baskı işini biz halledelim.”

Bu partinin korkaklığı, Trump’ın gelişmekte olan darbesinin ortasında, New York Times’taki köşe yazısını Trump’ın borç tavanının kaldırılması önerisine katıldığını belirtmek için kullanan “sol” Demokrat Elizabeth Warren tarafından özetleniyordu. Bu, “Faşizmi sevmiyorum ama Mussolini trenleri zamanında çalıştırdı,” demeye benziyor.

Bernie Sanders ise yine kendisine biçilen siyasi emniyet supabı rolünü oynuyor. Oligarşiye yönelik demagojik suçlamalarını, kapitalist Demokratik Parti’ye verdiği kölece destek ve Cumhuriyetçilerin daha iyi davranması için yaptığı aptalca çağrılarla birleştiriyor. Siyasi sinizm ve oportünizmin en bariz göstergesi olarak Sanders, Trump’ın sınırı kapatarak ve göçmenlere saldırarak “doğru yaptığını” ifade etmiştir.

Demokratların tepkisi her zaman olduğu gibi korkaklık, beceriksizlik ve düpedüz hilekârlık ile karakterize edilmektedir. Ancak bunun altında siyasi çıkarlar ve sınıfsal kaygılar yatmaktadır. Demokratik Parti, en az Cumhuriyetçiler kadar, şirket ve finans oligarşisinin partisidir. Trump ile temel anlaşmazlıkları dış politika meseleleri üzerinde yoğunlaşmıştır.

Demokratlar, Trump’a karşı kitlesel direnişin toplumsal eşitsizliğe, kapitalizme ve Amerikan emperyalizminin tüm yapısına karşı daha geniş bir harekete dönüşmesinden korkuyorlar.

Oligarşinin hükümeti

Demokratlar, mevcut krizin siyasi normlardan geçici bir sapmadan başka bir şey olmadığı ve demokratik haklara yönelik saldırıların yalnızca Trump’ın kişiliğinden kaynaklanan “aşırılıklar” olduğu iddiasını sürdürmeye çalışıyorlar. Söylemedikleri şey ise devletin şiddetli bir şekilde yeniden yapılandırılmasının kalıcı bir siyasi diktatörlük yaratmayı amaçladığıdır.

Trump yönetimi mali oligarşinin hükümetidir; mali oligarşi tarafından ve mali oligarşi için yöneten bir hükümettir.

Ancak Amerika Birleşik Devletleri’ndeki demokratik formların çöküşünün bir gecede ortaya çıkmadığı anlaşılmalıdır. Eisenhower’ın askeri-endüstriyel kompleksin gücünün sonuçları konusunda uyarıda bulunmasının üzerinden 65 yıldan fazla zaman geçti. Watergate krizinin bir Amerikan başkanının -Nixon- ilk büyük siyasi komplosunu ortaya çıkarmasının üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçti. Yüksek Mahkeme’nin Bush Gore’a Karşı davasında 4’e karşı 5 oyla verdiği kararla bir başkanlık seçiminin çalınmasının üzerinden yirmi beş yıl geçti.

“Terörle savaş” 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Demokratlar ve Cumhuriyetçiler tarafından demokratik hakların sistematik olarak aşındırılmasını meşrulaştırmak için kullanıldı. Vatanseverlik Yasası, İç Güvenlik Bakanlığı, Guantanamo Körfezi, CIA işkencesi, iç casusluk ve yargı süreci olmaksızın insansız hava araçlarıyla suikast bu adımlar arasındadır.

Bu gelişmeler birbiriyle ilişkili üç nedene bağlıdır: 1) Amerikan kapitalizminin uzun vadeli gerileyişi, 2) bu gerilemeyi dünya çapında askeri şiddet yoluyla tersine çevirme çabaları ve 3) Amerikan tarihinde emsali olmayan bir düzeye ulaşmış toplumsal eşitsizliğin aşırı büyümesi.

Düzenbaz ve dolandırıcı Trump, bu koşulların içerisinden bir siyasi seçim süreciyle başkanlığa yükselmiştir. İkinci dönemi oligarşik yönetimin belirgin mantığıyla uyumludur.

Göçmenlere yönelik acımasız saldırılar ve toplu sınır dışı etme dalgasından önce, Gazze’deki soykırımı protesto eden öğrencilere yönelik polis baskısı, tutuklamalar ve gözaltılar; bilim insanlarına ve tıp uzmanlarına yönelik saldırılar; kültür, eğitim ve kamusal söylemi otoriter biçimde kontrol altına alma çabaları gelmişti.

Ana hedef işçi sınıfıdır. Kapitalist seçkinlerin zenginliğini ve gücünü azaltan her şey -kamusal eğitim, çevre ve çalışma hayatı düzenlemeleri, Sosyal Güvenlik, Medicaid- tasfiye edilecektir. Trump’ın zenginler için devasa vergi indirimleri vaatleriyle dolu “büyük ve güzel bütçesi”, bunların bedelinin acımasız kemer sıkma politikaları ve sosyal güvenlik ağından geriye kalanların yok edilmesiyle ödenmesini amaçlamaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri içinde diktatörlüğe dönüş, yurt dışında emperyalist şiddetin patlak vermesinden ayrılamaz. Ortadoğu’da savaşın yayılması, Trump yönetiminin gözünü Çin’e dikmesiyle birlikte tırmanan küresel çatışmanın bir parçasıdır. Trump, Rusya’ya karşı ABD-NATO savaşını tırmandıran ve Gazze’deki soykırıma tam destek veren Biden yönetiminin sicili üzerinde yükseliyor.

Cumartesi günü gösterilere katılanlar bu siyasi gerçeklikten sonuçlar çıkarmalıdır. Kaynağını tespit etmeden ve bu kaynakla mücadele etmeden diktatörlüğe gidişi durdurmak mümkün değildir. Bu kaynak, kapitalist sistemdir.

Sosyalist Eşitlik Partisi, Trump’ın darbesiyle mücadele etmek için aşağıdaki programı ileri sürmektedir:

İlk olarak, Trump’a karşı mücadele işçi sınıfı içinde kök salmalıdır. Bilim insanları, meslek sahipleri, öğrenciler ve orta sınıfın geniş kesimleri arasında Trump’ın yaptıklarına karşı büyük bir muhalefet var. Trump’a karşı harekete öncülük edebilecek ve etmesi gereken toplumsal güç, işçi sınıfıdır.

İşçi sınıfının muazzam gücü, Trump’ın darbesine karşı bir genel grevle harekete geçirilmelidir; üretimi durdurmak için işçilerin üretim sürecinden gelen gücü kullanılmalıdır.

Bu, işçilerin, Trump’ın darbesine ve göçmen işçilere yönelik acımasız saldırıya sanki hiç olmuyormuş gibi davranan AFL-CIO bürokrasisinden bağımsız olarak örgütlenmesini gerektirmektedir. İşçiler zorla alıkonulup sınır dışı edilirken ve demokratik hakları her fırsatta yok edilirken, şirketlere ve devlete bağlı sendikal aygıt hiçbir şey yapmamaktadır.

SEP; her fabrikada, işyerinde ve mahallede, diktatörlüğe karşı muhalefet merkezleri haline gelecek, göçmen ve yerli, her ırktan ve etnik kökenden tüm işçileri birleştirecek taban komitelerinin kurulması çağrısında bulunuyor.

İkincisi, Trump’ın demokratik haklara yönelik saldırısına karşı kitlesel halk muhalefeti net ve acil taleplerle ilişkilendirilmelidir: Amerikan şehirlerinden tüm askerlerin derhal çekilmesi; ICE’nin [Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Teşkilatı] dağıtılması ve tüm göçmen baskınlarına son verilmesi; paramiliter birimlerin dağıtılması ve diktatörlüğe olanak sağlayan yürütme emirlerinin geri alınması ve Anayasayı devirme komplosuna karışan herkesin görevden alınması ve yargılanması.

Üçüncüsü, diktatörlüğe karşı mücadele zorunlu olarak uluslararası bir mücadeledir. Her büyük kapitalist ülkedeki egemen seçkinler sağa kaymakta, işçi sınıfına yönelik saldırılarını tırmandırırken demokratik haklara da savaş açmaktadır. Ve her işçi, ABD’de diktatörlüğün kurulmasının her yerde demokratik haklar için ölüm çanını çalacağını biliyor. Kriz küreseldir ve verilecek yanıt da küresel olmalıdır.

Dördüncüsü, faşizme ve diktatörlüğe karşı mücadelenin kapitalizme karşı sosyalizm uğruna mücadeleden başka yolu yoktur. Oligarşinin serveti kamulaştırılmalı ve devasa şirketler ve bankalar işçi sınıfının denetimi altındaki kamu işletmelerine dönüştürülmelidir. Demokratik hakların savunulması, toplumsal eşitliğe dayalı bir toplum kurmanın temeli olarak, toplumsal ve ekonomik yaşam üzerinde demokratik denetimin tesis edilmesine bağlanmalıdır.

Trump ve uşakları sosyalizmi kınadıklarında, bunun nedeni temel meseleyi kendilerinin de fark etmeleridir: diktatörlüğe yönelerek işçi sınıfına ve sosyalizme karşı kapitalizmi savunuyorlar.

Toplumsal ilişkilerde yaşanmakta olan büyük siyasi değişimler, stratejide köklü bir dönüşümü gerektirmektedir. Irk ve toplumsal cinsiyet kimliğine, üst orta sınıfın siyasete dayanan “sol” siyaset hiçbir zaman ileriye giden bir yol sağlayamamıştır ve kesinlikle şimdi de sağlayamaz.

Diktatörlüğe karşı mücadele, Marksizmin devrimci, enternasyonalist geleneklerinde kök salmış, Troçkist hareketin ve Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin programında ve tarihinde somutlaşmış gerçek sosyalizmin yeniden canlandırılmasını gerektirmektedir. İşçi sınıfı, karşı karşıya olduğu muazzam tehlikelerle yüzleşmek için gerekli olan önderliği ancak bu temel üzerinde inşa edebilir.

Trump yönetimi tüm icraatlarıyla kapitalizmin tarihi iflasını ortaya koymaktadır. İnsanlık bir kez daha şu temel seçeneklerle karşı karşıyadır: ya sosyalizm ya barbarlık.

WSWS, 15 Haziran’da, “Trump’ın darbesi ve onu nasıl durdurabiliriz? başlıklı çevrimiçi bir olağanüstü toplantı düzenliyor. Tüm okurlarımızı kaydolmaya ve toplantıya katılmaya çağırıyoruz. Sosyalist Eşitlik Partisi’ne katılmak için aşağıdaki formu doldurun.

Loading