İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde 23 bin işçinin grevinin gündeme getirdiği meseleler

Grevdeki İzmir Büyükşehir Belediyesi işçilerinin protestosu, 31 Mayıs 2025 [Photo by @DiSK_Genel_is via X]

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yönetimindeki İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne (İzBB) bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan 23 bin işçi 29 Mayıs Perşembe günü greve çıktı. Belediyeyi temsil eden Sosyal Demokrat Kamu İşverenleri Sendikası (SODEM-SEN) ile DİSK’e bağlı Genel-İş sendikası arasında yaklaşık beş aydır süren görüşmelerde anlaşmaya varılamamıştı.

Belediye yönetiminin son zam teklifi yüzde 29,16 olurken işçiler yüzde 60 oranında bir zam talep ettiler. İşçiler ayrıca “eşit işe eşit ücret” talep ederek maaşlarının belediyede aynı işi yapan diğer işçilerle eşit olmasını ve güvenlik işçilerinin toplu sözleşme dışına çıkarılmamasını talep ediyorlar.

Son yıllarda, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de işçiler, artan hayat pahalılığı ve egemen sınıfın büyüyen sosyal saldırısı nedeniyle reel ücretlerinde ve yaşam standartlarında ciddi kayıplar yaşadılar. Nisan 2025 itibarıyla Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) resmi yıllık tüketici enflasyonu yüzde 38 iken bağımsız bir kuruluş olan ENAG bu oranı yüzde 74 olarak açıkladı. Geçtiğimiz yıllarda ENAG tarafından tespit edilen gerçek yıllık enflasyon uzun süre yüzde 100’ün üzerinde seyretmişti.

CHP’li yetkililer kamuoyunda, işçiler “asgari ücretin 22 bin lira olduğu koşullarda teklifimizi beğenmiyorlar” şeklinde bir karalama kampanyası yürütüyor. Grevle ilgili açıklama yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, işçilerin “taleplerinin mevcut ekonomik koşullar ve belediye bütçesi göz önüne alındığında makul olmadığını” söyledi.

CHP, hükümetin reel ücretleri düşürme politikasını uygulayarak en az iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kadar işçi sınıfı düşmanı bir burjuva partisi olduğunu gösteriyor. Hükümet sene başında 2025 yılı asgari ücreti için resmi enflasyon oranın altında bir oranla yüzde 30, emekli maaşlarına ise yüzde 15,75 zam yaptığında CHP ikiyüzlü bir şekilde bunu kınayan açıklamalar yapmıştı.

CHP lideri Özgür Özel o dönem “işçi sınıfını üretimden gelen gücünü kullanmaya davet ediyorum,” demişti. Özel geçtiğimiz hafta partisinin Bursa’da gerçekleştirdiği mitingde ise “asgari ücretin enflasyonla birlikte yılın ilk dört ayında eridiğini ve asgari ücrete ara zam yapılması gerektiğini” söyledi. Özel açıklamasında partisinin Haziran ayı gündeminin asgari ücrete “ara zam” yapılması olacağını ve bu bağlamda sendika konfederasyonlarını ziyaret edeceklerini belirtmişti. Bir süredir asgari ücrete yılda bir kez zam yapılıyor.

Bursa’da miting, CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk iddialarıyla tutuklanmasının ardından “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” başlığıyla çeşitli illerde düzenlenen bir dizi mitingin parçasıydı. İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından ülke genelinde hükümete karşı kitlesel protestolar patlak vermiş ve CHP hareketin önderliğini alıp dizginlemişti. Gözaltına alınmadan önce cumhurbaşkanı adaylığı için gereken üniversite diploması iptal edilen İmamoğlu’nun tutuklama gerektirmeyen iddialarla hükümet tarafından devre dışı bırakıldığı düşünülüyor.

Grevin başladığı gün müttefiki DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ile görüşen Özel, kendi kontrolleri altında bir sendikal hareket çağrısı yaptı: “Kendisine ve emeğine değer veren bütün işçileri, sendikalarda örgütlenmeye, sendikalı olmaya davet ediyoruz. Sendikalı olmayan emek sömürülür. Sendikalı değilseniz asgari ücrete mahkumsunuz. Ne kadar çok işçi sendikalıysa asgari ücretten o kadar çok uzaklaşıyor,” dedi.

Bu açıklamalar tamamıyla ikiyüzlüdür. CHP kendi yönetiminde olan belediyelerde işçilere sefalet ücretleri dayatmakta ve bunu DİSK’e bağlı Genel-İş sendikasının işbirliği ile yapmaktadır. Son dönemde İstanbul, Bursa ve İzmir’de birçok belediyede grevler sendika yönetimlerinin işçilerin arkasından imzaladıkları satış sözleşmeleri ile sonlandırılmıştır.

Geçtiğimiz haftalarda Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı BURULAŞ şirketi ile Demiryol-İş sendikası işçilerinin greve çıkmasının ardından apar topar sözleşmeyi imzaladı. CHP’li Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey de grev süresince işçilerin enflasyon oranını temel alan taleplerini “karşılanamaz talepler” olarak nitelendirmişti.

Geçtiğimiz yıl boyunca CHP’li belediyeleri temsil eden SODEM-SEN ile Genel-İş arasında devam eden toplu sözleşme görüşmeleri işçilerin mücadele kararlılığını ve taleplerini hiçe sayan satış sözleşmeleri ile sonuçlandı.

İstanbul’da Kartal Belediyesi’nde başlayan grev Genel-İş genel merkezinin grevin 4. gününde işçilerden habersiz ve onların iradesine aykırı bir şekilde bir satış anlaşmasını kabul etmesi ile sona erdirildi. Tepkili işçiler greve fiilen devam etmek isterken sendika ek protokol vaadiyle mücadeleyi bastırdı.

İstanbul’un Ataşehir ve Kadıköy belediyelerinde de Genel-İş genel merkezi son dakika satış anlaşmaları imzaladı. İşçilerin büyük tepkisi üzerine, seçimle göreve gelen Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şube yönetimi bir basın açıklaması düzenleyerek istifa ettiğini duyurdu.

DİSK/Genel İş ile CHP yönetimlerinin işçi sınıfı karşıtı ittifakı satış sözleşmeleri ile sınırlı değildir. Genel-İş yönetimi, CHP’li İstanbul, Beşiktaş Belediyesi’nde 500 işçinin işten çıkartılması için bakanlıktan izin alındığı iddiaları hakkında hiçbir açıklama yapmazken, belediyeden yaklaşık 170 işçinin işten çıkarılması karşısında sessiz kaldı. İşten çıkarılan işçilerin protesto eylemlerine de katılmadı.

Yine CHP’nin yönetimde olduğu Seyhan, Efeler, Maltepe, Beşiktaş, Şişli, Kadıköy, Edirne ve Karabağlar belediyesi işçileri maaşlarını geç ve parça parça almaları nedeniyle protesto eylemleri düzenlediler. Genel-İş bürokrasisi göstermelik eylemlerle işçilerin tepkilerini kontrol altına almaya çalıştı ve eylemlerin diğer belediyelere yayılmasını ve kendi kontrolünden çıkmasını engelledi.

Kapitalist siyaset kurumu ve sendikal aygıt işbirliğiyle sosyal koşullarına yönelik şiddetli bir saldırıyla karşı karşıya olan işçilerin kazanılmış demokratik hakları da tehdit altında. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kısa süre önce ücretlerini alamayan Beşiktaş Belediyesi işçilerinin yapmış olduğu fiili iş bırakma eyleminin ardından oluşan çöp yığınlarını işaret ederek belediye iş kolunda da grev yasağı uygulamasını gündemlerine aldıklarını açıkladı.

İzmir’deki belediye işçileri bu deneyimlerden gerekli dersleri çıkarmalıdır. Erdoğan hükümetinin sosyal ve demokratik haklara yönelik saldırısına, aynı egemen sınıfın bir temsilci olan ve benzer politikalar uygulayan CHP’ye yönelerek ya da sendika bürokrasisine güvenerek karşı konulamaz.

Tüm dünyada işçiler, kendi ürettikleri toplumsal zenginliği kapitalist bir oligarşiye ve savaş hazırlıklarına aktarmaya çalışan siyaset kurumunun sosyal koşullara artan saldırılarıyla karşı karşıyalar. Hükümetler ve yerel yönetimler, saldırılarını dayatmak için sendikal aygıtla işbirliği içinde sınıf mücadelesini bastırmaya çalışıyor.

Şirketlerin ve siyaset kurumunun saldırısına karşı ve sendika bürokrasilerinin mücadeleyi sabote etmesini engellemek için işçiler, işyerleri, sektörler ve ülkeler arasında birleşmeliler. Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı (TK-Uİİ), işçi sınıfının gelişmekte olan nesnel hareketinin ihtiyaç duyduğu örgütlenme aracını sağlamaktadır. Belediye işçilerini ve mücadeleye giren diğer işçileri, bu tür taban komiteleri oluşturmak üzere bizimle iletişime geçmeye çağırıyoruz.

Loading