ABD’li Senatör Bernie Sanders, Pazartesi günü Nampa, Idaho’da seçim kampanyası tarzında düzenlediği mitingde, Filistin bayrağı üzerine “Özgür Filistin” yazan bir pankart açtıkları için soykırım karşıtı iki protestocuyu polis tarafından etkinlikten dışarı attırdı. Protestocular polis tarafından sürüklenerek götürülürken, alandaki binlerce kişi “Özgür Filistin” sloganlarıyla Sanders’ın öfkelerini bastırma çabalarını boşa çıkardı.
Yaklaşık iki aydır Amerika Birleşik Devletleri’nin dört bir yanında on binlerce insan “Oligarşiyle Mücadele” başlığı altında düzenlenen ve Sanders ile Alexandria Ocasio-Cortez’in (Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri/DSA üyesi ve New York milletvekili) öncülük ettiği mitinglere katılıyor.
Mitingler sadece büyük şehirlerde değil, aynı zamanda geleneksel olarak Cumhuriyetçi adayları destekleyen bölgelerde de büyük kalabalıkları bir araya getirdi. 12 Nisan’da, Sanders’ın kariyerindeki en büyük kalabalık olan 36.000 kişi Los Angeles’ta bir araya gelirken, ertesi gece Utah Salt Lake City’de 20.000 kişi toplandı. 14 Nisan’da Nampa, Idaho’da 12.500 kişi Ford Idaho Center arenasını tıklım tıklım doldurdu. Çarşamba akşamı Montana’nın Missoula kentinde yaklaşık 9.000 kişi bir araya geldi.
5 Nisan’da milyonlarca insan ABD genelinde 1.500’den fazla şehir ve kasabada Trump yönetimine karşı kitlesel protesto gösterilerine katıldı. Bu miting ve protestolara büyük katılım, Trump’ın faşist gündemine karşı halkın geniş ve derin muhalefetini ifade ediyor. Milyonlarca insan sonu gelmeyen soykırım ve savaşa karşı çıkıyor; demokratik haklara, yaşam standartlarına, göçmenlere, öğrencilere yönelik saldırılara ve Trump yönetiminin faşist bir diktatörlük kurma çabalarına öfke duyuyor.
Bu mitinglerin büyüklüğü ve kapsamı, Trump’ın bir “yetki”ye sahip olduğu ya da Anayasa ve Haklar Bildirgesi’ni ayaklar altına almasının geniş bir destek gördüğü iddialarını yalanlamaktadır. 1776 ve 1861-1865 Devrimlerine can veren ve yol gösteren demokratik gelenekler, fikirler ve ilkeler unutulmamıştır ve bunlar işçi sınıfı tarafından mücadele edilmeksizin terk edilmeyecektir.
Bununla birlikte, “oligarşiyle mücadele” ettiğini iddia eden siyasi eğilimlerin bir muhasebesini yapmak gerekmektedir. Sanders, çırağı Ocasio-Cortez ve Demokratik Parti bu mücadelede -bir rolleri varsa eğer- nasıl bir rol oynayabilir?
Nampa, Idaho’da yaşanan olay bu sorunun yanıtlanmasına yardımcı olmaktadır. İsrail’in Gazze’deki tüm nüfusu sistematik olarak yok ettiği, aç bıraktığı ve etnik temizliğe tabi tuttuğu koşullarda, Sanders mitingde İsrail’in “meşru müdafaa hakkına sahip olduğunu” ilan etti.
Bu iddia doğru değildir. Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Adalet Divanı, İsrail’in 1967’deki Altı Gün Savaşı sırasında ele geçirdiği Gazze ve Batı Şeria’yı işgalinin yasa dışı olduğuna defalarca karar vermiştir. İsrail’in yasa dışı olarak işgal ettiği ve hapsettiği bir halka karşı “meşru müdafaa” hakkı yoktur.
Sanders bu sözleri söylerken, iki miting katılımcısı sahnenin arkasına yerleştirilmiş dev Amerikan bayrağının üzerine bir Filistin bayrağı pankartı açtı.
Pankartın görülmesiyle birlikte tıklım tıklım dolu salondan onaylayan sesler yükseldi ve birçok kişi ayağa kalkarak uzun süre alkışladı.
Sanders’ın kampanya yürütücüleri tarafından pankartın kaldırılması için hemen bir direktif verildi. Yerel polis pankartı söküp indirdi ve pankartı açanları gözaltına aldı. Sanders polislere soykırım karşıtı protestocuları rahat bırakmalarını söylemedi ve kalabalık, polis saldırısını protesto etmeye devam ederken, onları korumak için hiçbir şey yapmadı.
Kalabalıktan yükselen yuhalama sesleri ve sloganlar arasında Sanders ellerini kaldırdı ve “Şşşşt!” dedi. Bu ters tepti; binlerce kişi “Özgür Filistin! Özgür Filistin! Özgür Filistin!” sloganları atmaya başladı ve birçoğu dayanışma için yumruklarını havaya kaldırdı.
Bu olay kritik öneme sahip iki siyasi gerçeğin altını çizmektedir. İlki, Sanders ve Ocasio-Cortez’in rolüdür. Sanders’ın soykırım karşıtı protestocuların engellenip gözaltına alınmasına verdiği tepki, onun “oligarşi”ye, soykırıma ya da Demokratik Parti’ye gerçek anlamda muhalif olmayan bir politikacı olduğunu gözler önüne sermektedir.
Sanders ve Ocasio-Cortez, diğer sözde “ilerici” unsurlarla birlikte Amerikan siyasetinde hayati bir rol oynamaktadır. Görevleri artan anti-kapitalist ve savaş karşıtı duyguları kontrol altına alıp Demokratik Parti içinde boğmaktır. Ocasio-Cortez geçen yıl Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in, Gazze’de ateşkes için “yorulmadan” çalıştığını ilan etti. Bu, genç seçmenleri soykırımı mümkün kılan partiyi desteklemeye ikna etme çabasının bir parçasıydı. Sanders ise “oligarşi” ve savaşa karşı mücadelenin Demokratlara oy vererek yürütülebileceğini iddia ediyor.
Son 18 aydır Demokratik Parti, Cumhuriyetçilerle ittifak halinde, Gazze’deki soykırım için silah sağladı, soykırımı finanse etti ve siyasi olarak destekledi. Soykırımın ilk aylarında hem Sanders hem de Ocasio-Cortez Gazze’de bir ateşkese karşı çıkmış; Sanders Kasım 2023’te “Hamas gibi bir örgütle nasıl ateşkes, kalıcı [bir] ateşkes yapabilirsiniz bilmiyorum,” demişti.
Ocasio-Cortez, ABD’nin İsrail’e silah satışını açıkça destekledi ve “sadece Demir Kubbe ve savunma ilkesi konusunda, kesinlikle bir netlik olduğunu düşünüyorum,” dedi. Sanders ve Ocasio-Cortez, Biden’ı hem 2020’de hem de Gazze soykırımı sürecini yönetmesinin ardından 2024’te destekledi.
Kalabalığın Filistin pankartına verdiği tepkinin de gösterdiği gibi, nerede yapılırsa yapılsın bu mitinglere katılanlar arasında soykırımın durdurulması ve gerçek sol siyaset için geniş bir destek var.
Sanders’ın söylediklerinin aksine, demokratik hakların ve işçi sınıfının yaşam koşullarının savunulması Gazze’deki soykırımdan ayrı düşünülemez; Mahmoud Khalil, Momodou Taal, Mohsen Mahdawi ve Rümeysa Öztürk gibi soykırım karşıtı öğrenci protestocuların kaçırılması, baskı görmesi ve olası sınır dışı edilmelerinin de gösterdiği üzere, bu konular birbiriyle bağlantılıdır.
Belirtilmesi gereken ikinci kritik nokta, kalabalığın tepkisinin muazzam önemi ve Sanders’ın durumun kontrolünü ne kadar çabuk kaybettiğidir. Sanders birkaç dakika boyunca kalabalıkla konuşmaya ve onları susturmaya çalışmışsa da başarılı olamamıştır. Sanders ancak polis protestocuları uzaklaştırdıktan ve birkaç denemeden sonra konuşmasına devam edebildi.
Faşizmin egemen sınıfın geniş kesimleri tarafından aktif bir şekilde geliştirildiği ve desteklendiği koşullarda, milyonlarca insan derin bir siyasi radikalleşme sürecinden geçiyor. Böyle dönemlerde, Sanders ve Ocasio-Cortez gibi figürler egemen sınıf tarafından bu sol hareketi köreltip iki partili sisteme ve seçim siyasetine yeniden kanalize etmek için öne çıkartılıyor.
Bu durum, Trump’ın mahkemelere açıkça meydan okuduğu, göçmenleri ve vatandaşları herhangi bir yargı süreci olmaksızın ortadan kaybettiği bir dönemde gerçekleşmektedir.
İşte bu bağlamda -iki büyük sermaye partisi, Kongre, burjuva medyası, Yüksek Mahkeme ve sendikal aygıt gibi- tüm eski kurum ve kuruluşlar, Trump’ın saldırılarındaki rolleri nedeniyle giderek daha fazla nefret edilir ve gözden düşerken, Sanders ve Ocasio-Cortez öne çıkarılıyor.
Yine de, kitleleri bu mitinglere çeken nesnel koşullar, sosyalist bir perspektif uğruna verilen mücadeleyle birlikte, onları Sanders’ın sunduklarının çok ötesine ve gerçek devrimci sosyalist siyasete yönlendirecektir. Bu, soykırıma, eşitsizliğe ve savaşa son vermek üzere milyarderlerin mülksüzleştirilmesi ve siyasi iktidarın uluslararası işçi sınıfına devredilmesi uğruna mücadele demektir.
Sosyalist Eşitlik Partisi ve ona bağlı gençlik hareketi Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler (IYSSE), Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK) ile siyasi dayanışma içinde, Trump, Musk ve onları yaratan kapitalist sisteme karşı uluslararası harekete öncülük ediyor. Sizleri de bu mücadelede bize katılmaya ve sosyalizm için mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.