İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), 2 Nisan Çarşamba günü Suriye’nin başkenti Şam, Hama ve Humus’ta askeri tesislere yönelik koordineli hava saldırıları düzenledi. Saldırıların Humus vilayetindeki stratejik T4 hava üssünü de kapsadığı açıklandı.
Saldırıların ardından Jerusalem Post’a konuşan İsrailli bir yetkili, T4 üssüne yönelik operasyonların doğrudan Türkiye’ye bir mesaj taşıdığını belirtti. Yetkili, bu mesajı “Suriye’de askeri üs kurmayın ve İsrail’in Suriye’deki operasyonlarına karışmayın” şeklinde ifade etti. İsrail Ordu Radyosu da benzer şekilde, T4 üssüne yönelik saldırının “birincil hedefinin Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir uyarı göndermek” olduğunu bildirdi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Cuma günü Brüksel’de düzenlenen NATO Dışişleri Bakanları toplantısı sırasında Reuters’a verdiği mülakatta, “Suriye’de İsrail’le karşı karşıya gelmek istemiyoruz çünkü Suriye Suriyelilere aittir” dedi.
Bu saldırılar, Suriye’deki jeopolitik nüfuz mücadelesinde iki bölgesel güç ve ABD-NATO müttefiki olan Türkiye ile İsrail arasında doğrudan silahlı çatışma riskinin artarak yeni bir boyuta ulaştığını gösteriyor. Daha önce Tel Aviv, Ankara’nın El Kaide kökenli Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) rejimi üzerinden Suriye’de artan etkisine karşı savaş uyarısında bulunurken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Filistin ve Lübnan’dan sonra Türkiye’yi hedef alabileceğini ilan etmişti.
İki ülke arasındaki gerilimler, ABD emperyalizminin Ortadoğu’yu kendi egemenliği altında yeniden şekillendirme çabalarının yan ürünü olarak tırmanıyor. İsrail’in Gazze’de devam eden soykırımı, Suriye’deki rejim değişikliği ve ABD’nin Yemen’e yönelik saldırıları, İran’ı ve müttefiklerini hedef alan saldırganlığın parçalarını oluşturuyor.
İsrail’in hava saldırıları, bir askeri tesisi ve Suriye ordusuna ait hava üslerini hedef aldı. Özellikle ülkenin batısındaki Hama askeri hava üssü peş peşe vurularak neredeyse tamamen tahrip edildi; pistler, hangarlar, silah depoları ve kule yerle bir oldu. İsrail tarafı, bu bombardımanların “Suriye’de kalan son askeri kabiliyetleri” ve “şüpheli askeri altyapıyı” yok etmeyi amaçladığını belirtti.
Hava saldırılarına paralel olarak İsrail, Suriye’nin güneyindeki Dera (Havar) bölgesinde kara operasyonu düzenledi. İsrail birlikleri, 1974’ten bu yana iki ülke arasında BM tarafından denetlenen tampon hattın ötesine geçerek Tasil civarında bir kara harekâtı düzenledi. Bu, Aralık ayındaki rejim değişikliğinden bu yana İsrail’in Suriye içlerine düzenlediği en derin kara saldırısı olarak kayda geçti.
Yerel kaynaklara göre, İsrail askerleri, bölgede eski bir Suriye ordusu üssünü imha etmeye giriştiğinde, bazı silahlı yerel milislerle çatışma çıktı; İsrail güçleri bu milisleri öldürdü ve silah depolarına el koydu. Suriye devlet ajansı SANA, İsrail’in topçu ateşi sonucu en az 9 kişinin öldüğünü ve birçok sivilin yaralandığını bildirdi.
İsrail Savunma Bakanı İsrail Katz, Çarşamba’yı Perşembe’ye bağlayan gece yapılan bu operasyonların “gelecek için net bir mesaj ve uyarı” olduğunu belirtti. Katz İsrail’in, kendi güvenliğini tehlikeye atacak hiçbir oluşuma müsamaha göstermeyeceğini ve “İsrail’e düşman güçlerin Suriye’ye girmesine” izin verilmesi halinde Suriye hükümetinin “ağır bedel” ödeyeceğini ekledi.
Jerusalem Post’a açıklama yapan başka bir İsrailli güvenlik yetkilisi, Suriye’nin Türkiye’ye askeri üs tahsis etme planlarından duydukları rahatsızlığı dile getirdi. Yetkili, “Eğer Türkiye burada bir hava üssü kurarsa, bu İsrail’in Suriye’deki hareket özgürlüğüne ciddi zarar verebilir,” dedi. Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını “potansiyel tehdit” olarak nitelendiren yetkili, T4 üssünü hedef almalarının da bu rahatsızlığın net bir ifadesi olduğunu vurgulayarak, “Operasyonel özgürlüğümüzün kısıtlanmasına asla izin vermeyeceğiz,” diye ekledi.
Kısa süre önce Middle East Eye (MEE), isimsiz kaynaklara dayandırdığı haberlerinde, Türkiye’nin T4 üssünün kontrolünü ele geçirme sürecine başladığını ve üssün yeniden inşasına yönelik planların hazırlandığını aktarmıştı.
MEE’ye göre, Ankara’nın planları arasında Hisar tipi hava savunma sistemlerini üsse konuşlandırmak da bulunuyor. Roketsan web sitesine göre, karadan havaya fırlatılan Hisar füzeleri, askeri üsler ve limanları hava saldırılarına karşı korumak amacıyla kullanılıyor. Ayrıca, Türkiye’nin T4 üssüne gelişmiş saldırı yeteneklerine sahip SİHA’lar, çeşitli gözetleme araçları ve Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerini yerleştirmeyi planladığı da iddialar arasında. Bu durumun İsrail’in F-35 uçakları ve bölgedeki hava operasyonları için risk oluşturacağı belirtiliyor.
Trump yönetimi 2019’da Ankara’nın Rusya’dan S-400 sistemlerini teslim almasına, Türkiye’yi F-35 savaş uçaklarının üretim sürecinden çıkararak yanıt vermişti. Bunu Aralık 2020’de Kongre’de Türkiye’ye CAATSA yaptırımları uygulama kararının onaylanması izledi. Son dönemde Türkiye’nin S-400’leri ABD ile koordinasyon halinde başka bir ülkeye konuşlandırmasına yönelik spekülasyonlar yapılıyordu.
Jerusalem Post’a konuşan bir Batılı istihbarat kaynağı da iddiaları doğrulayarak Ankara’nın Suriye’ye hava savunması sağlama rolüne soyunduğunu ve T4 üssüne asker göndermeye hazırlandığını söyledi.
T4 (Tiyas) Hava Üssü, Suriye’nin orta kesimlerinde, tarihi Palmira kenti yakınlarında yer alıyor ve İsrail’in işgal altında tuttuğu alanlara çok uzak olmayan konumda bulunuyor. Üssün stratejik konumu hem Suriye’nin iç güvenliği hem de bölgedeki hava hakimiyeti açısından kritik önem taşıyor.
Suriye Savunma Bakanlığı yetkililerine göre, Ankara ile Şam arasında kapsamlı bir savunma paktı müzakere ediliyor ve bu anlaşma çerçevesinde Türkiye, şu anda düzenli bir ordudan yoksun durumdaki Suriye’ye hava desteği ve askerî koruma sağlayacak. Bir Suriye Savunma Bakanlığı yetkilisi, ilk İHA/SİHA teslimatının yakın dönemde gerçekleşeceğini belirterek şunları söyledi:
Terör örgütü PKK/YPG tehdidinin ortadan kaldırılması ve sonrasında yaşanabilecek muhtemel terör sızmalarına karşı olduğu kadar İsrail işgal ve ihlalleri açısından da Türk hava savunma teknolojisi büyük önem taşıyor. Ayrıca Ürdün sınırında eski rejimin millî gelir politikası hâline gelen uyuşturucu ticareti ve Lübnan’dan gelebilecek Hizbullah tehdidine karşı da kabiliyet ve saha üstünlüğü tüm dünyaca takdir edilen Türk İHA/SİHA’ları sınır güvenliğimizi sağlayacak.
Suriye yönetimi, İsrail’in son saldırılarını “bölgesel istikrarı bozma amacı taşıyan kasıtlı bir girişim” olarak tanımlayarak, saldırıların Türkiye ile artan savunma işbirliğini engellemeye yönelik bir girişim olduğunu belirtti.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise İsrail’in hava saldırılarının ardından Perşembe günü sert bir açıklama yaparak şunları belirtti: “İsrailli Bakanların ülkemize yönelik provokatif beyanları, içinde bulundukları ruh halinin yanı sıra fundamentalist ve ırkçı İsrail hükümetinin saldırgan ve yayılmacı politikalarını yansıtmaktadır.”
Washington, Suriye’deki rejim değişikliğiyle birlikte, Ankara, Şam ve Tel Aviv arasında İran karşıtı bir eksen oluşturmayı planlarken, bu planlar Türk ve İsrail burjuvazileri arasında artan rekabet engeline takılıyor.
ABD emperyalizminin hem Çin’i hem de NATO müttefiklerini hedef alan küresel egemenlik dürtüsünün bir parçası olarak Ortadoğu’ya tamamen egemen olma arayışının tırmandırdığı bu rekabette hem Ankara hem de Tel Aviv rejimleri, emperyalizmin hizmetinde, Filistin, İran ve tüm Ortadoğu halklarına karşı yıkıcı bir işbirliği içindedir.
Ortadoğu genelindeki işçiler ve ezilen halklar için ileriye giden tek yol, emperyalist güçlere ve onların tüm burjuva vekillerine karşı uluslararası sosyalist bir strateji ve önderlik altında birleşmekten ve seferber olmaktan geçmektedir. Ortadoğu işçilerinin bir Ortadoğu Sosyalist Federasyonu uğruna bu mücadeledeki asli müttefiki Amerikan, Avrupa ve uluslararası işçi sınıfıdır.